KAYBOLAN HİNT-MÜSLÜMAN KİMLİĞİ

Birçok Hintli Müslüman, daha iyi ekonomik fırsatlar için Hindistan'dan farklı ülkelere göç ettiler. Bazıları göç ettikleri ülkelerin vatandaşlıklarını bile aldı, ancak hepsinin ana vatanlarıyla iyi bağlantıları devam ediyor.

Yukarıda bahsi geçen ailelerden biri Narendra Modi'nin gözetiminde Gujarat'taki Müslüman katliamı deneyimlerini bizimle paylaşıyor.

“Müslümanların bir tren vagonunu ateşe verdiğine dair bir rapor” ortalıkta dolaşmaya başladı. Bu raporun daha sonra asılsız olduğu kanıtlanacak olsa da sonuçları Müslümanlar için çok feci oldu.

Gujarat eyaleti bir gecede Hindu hacıların bindiği bir trenin alevler içinde kalmasından sonra şiddetli bir kan davasına karışmıştı bile.

2002'de Kuzey Hindistan'da o zamanki Başbakan Narendra Modi tarafından desteklenen İslamofobik bir polis gücü, ki bu insanların korunmasının onların dinine bağlı olduğu anlamına geliyordu, Hindulara Müslümanlara saldırmak için açık bir izin verdi.

Kadınlar nesiller boyudur yaşadıkları evlerinde tecavüz edilip, içleri boşaltılıp ateşe verilirken Müslüman erkekler ise o sırada sokaklarda avlanıp katlediliyordu. Kelimenin tam anlamıyla kan gövdeyi götürüyordu.
İki ay boyunca, düşen binlerce kişinin cesetlerini toplu mezarlar bekleyecekti. Bu olaylar Hindistan’da Müslümanlar için barışı bulmanın ender olacağına ve yerliler için siyasi yerinden edilme veya ölüm tehdidinin baş göstermeye devam edeceğine dair bir ipucu oluşturuyordu.

Adaletsiz geçen yirmi yılı geride bırakırken, annemle oturdum ve hikâyeyi ilk kez yüksek sesle ondan duydum.

Ayaklanmaların başladığı gece İngiliz Büyükelçiliğini yardım için nasıl aradığını anlatarak başlıyor. Fakat ona ve babama, üç küçük çocukları ve sokaklarda patlayan bir bomba sireni ile fark edilmeden havaalanına gitmenin bir yolunu bulmaları gerektiği umursamaz bir biçimde söylenmiş.

Havaalanına giden tek yol, doğrudan doğruya katliamın içinden geçiyormuş ve Müslümanları kelimenin tam anlamıyla vuran yozlaşmış bir polis gücü de yolda devriye geziyormuş. Aynı görevliler kaldığımız otelin alt katındaki lobisinde de duruyorlarmış.

Her şeye rağmen burası çok iyi bildiği bir anavatandı ve o gece yozlaşmış bir hükümet ve İngiliz pasaportunun bize verdiği inkâr edilemez ayrıcalık konusunda şanslıydık.

Şimdi Başbakan olan ve mitingleri Trump dönemini anımsatan Modi, aynı ırk ayrımını çağrıştırarak İslami nefreti daha da körükleyen rejimini sürdürüyor. Modi’nin İslamofobik propagandası ve üstünlükçü ideolojileri, korkunç ve etnik soykırımlara neden olmaktan başka hiçbir şey değillerdir.

Ülke genelinde, raporlar Müslüman zulmüne karşı artan bir korkuyu doğruluyor. Hindu liderlerinin 'doğrudan soykırım çağrıları' yayınladıkları kaydedilirken, çetelerin 'cami içinde bira şişelerini kırdığı' ve ayrıca hepsi önde gelen BJP muhalifi olan Müslüman-kadın gazetecileri ve aktivistleri listeleyen sahte bir müzayede sitesinin oluşturulduğu da görülüyor.

Hintli Müslümanların cesetleri gittikçe birikiyor ve artık gözlerimizi kaçıramıyoruz.

Şimdi bir İngiliz vatandaşı olarak, TV ekranının arkasından kan selinin devam ettiğini izliyorum ve memleketlerinde kalma haklarını savunmak için hayatlarını harcamaya devam eden ailem için acı çekiyorum.

İslam, Hindistan'da tarihöncesinden beri var olmuştur ve var olmaya devam edecektir. Müslümanları başka yerlere yerleştirmeye başlayan şey ise sadece Modi’nin kendi ulus fikridir.

Batı dünyası nihayet onlarca yıldır devam eden bir soykırıma gözlerini çeviriyor, şimdi ise diğer Müslümanların da uyanması ve İslam'ın Hindistan'daki durumunu tespit edip üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeleri gerekiyor.

Sorumluluk Reddi: Burada ifade edilen görüşler orijinal yazarlara aittir ve 12ummah.com'un yönetimi, komitesi, bağışçıları veya diğer ortakları tarafından temsil edilmesi, yansıtılması ya da onaylanması gerekmemektedir.

Kaynak: El Arabi UK

عربي    |    English